j
background

Kranial Travma Cerrahisi

Kafa Derisi Yaralanması:

Kafa derisi yaralanması hemen tedavi edilmezse, kanamaya ve sonrasında şoka neden olabilir. Kanama genellikle kafa derisine basınçlı pansuman ya da klemp konulmasıyla kontrol altına alınabilir. Kafa derisindeki kesiler, olası olan en kısa zamanda kapatılmalıdır. Çökme kırıklarını yada delici kafatası yaralanmalarını örten kafa derisi laserasyonları ameliyathanede temizlenmeli ve kapatılmalıdır. Basit kafa derisi kesileri, galea ve cilt tabakalarının yaklaştırılmasına itina gösterilerek, temizlenmeli bol miktarda yıkanmalı ve primer olarak kapatılmalıdır. Galea tabakası iyi kapatılırsa, harika bir kanama kontrolu sağlanır. Kafa derisi avülziyonları tipik olarak periost dışındaki diğer bütün tabakaları kapsar. Eğer avülziyon minik çaptaysa, yara kenarlarını primer olarak kapatmak genellikle başarıyla sonuçlanır. Büyük skalp avülzyonlarında kopan dokular doğru şekilde muhafaza edilmiş olduğu ve ameliyat gecikmediği takdirde mikroşirürjikal teknik uygulayarak kopan parçanın dikilmesi tercih edilen metottur.

Yaralı kafa derisi canlılığını kaybettiği ancak periost tabakasının intakt olduğu olgularda greftler ile defekt kapatılabilir. Bu benzer biçimde durumlarda periost ameliyat öncesi nemli tutulmalıdır. Dış kemik tabula kanlanmasını periosteal tabaka vesilesiyle karşıladığından, periostun bulunmadığı yada disseke olduğu bir durumda, tamir daha güçtür. Her türlü kafa derisi kesilerinin bir beyin cerahı tarafından değerlendirilmesi uygundur.

Kafatası Kırıkları:

Kafatası kırıkları; kırığın üzerindeki derinin sağlam bulunmasına (kapalı kırık) veya yırtılmış bulunmasına (aleni veya compound kırık), tek bir kırık hatttının olmasına (lineer kırık), tek bir odaktan yayılan birçok kırık hattı olmasına (stellate kırık), veya parçalı (comminuted kırık) ve/yada kırık hattı kenarlarının muhit sağlam kemiklerin seviyesinin dibine inmiş olmasına (çökme-depresse kırık) yada olmamasına (non-depresse kırık) gore sınıflandırılır.

Basit kafatası kırıkları (lineer, stellate veya parçalı non depresse) hiçbir özel tedavi gerektirmezler. Buna karşın, bunlar arteria meningia media yada dural venöz sinüsler gibi kafatası içindeki vasküler kanalları çaprazlarlarsa potansiyel korku oluştururlar. Bu yapılar yırtılırlarsa, epidural veya subdural bir hematom oluşabilir. Havayla münasebet halinde olması nedeniyle nazal sinüsler veya mastoid hava hücrelerine uzanmış olan basit kafatası kırıkları da “açık kırık” olarak tanımlanır.

Çökme kırıkları, içeri doğru batan kemik parçaların kaldırılması için çoğunlukla cerrahi müdahale icap eder. Hiçbir nörolojik keşif yoksa ve kırık kapalıysa elektif şartlarda cerrahi uygulanabilir. Ameliyat esnasında dura incelenmeli ve gerekirse tamir edilmelidir.

Açık kafatası kırıkları da cerrahi müdahale gerektirir. Lineer ya da stellate non-depresse açık kırıklar tamamen temizlendikten sonra basitçe kapatılarak tedavi edilebilir. Alttaki kemikte ciddi şekilde faydalanma olan birleşik açık kırıklar müessir bir debridmanın gerçekleştirilebileceği ameliyathanede onarılmalıdır. Dura yırtıklarının gözden kaçmaması için dura dikkatlice incelenmelidir. Dura yırtıkları, enfeksiyon riskini azaltmak ve BOS sızıntısını önlemek için primer olarak veya fascia greftleriyle kapatılmalıdır. Alttaki dura ve/veya beyin dokusunun daha iyi görülmesinin gerekli olabileceği göz önüne alınarak, aleni çökme kırıkları ameliyathanede kraniotomi için hazırlıklar tamamlandıktan sonra temizlenmeli ve kaldırılmalıdır.

Kaide kırıklarında göz etrafında (rakun gözleri emaresi) yada kulak peşinde (yarasa belirtisi) morarma görülebilir. Bu klinik belirtiler daha sıklıkla ön fossa ve orta fossa kırıklarında izlenir. Bu tip kırıklarda, kranial sinirlerin çıkış delikleri kafa tabanında yer aldığı için izole kranial sinir lezyonları görülebilir. Fasial sinir sıklıkla laserasyon yada ödeme bağlı olarak kafa kaidesi kırıklarından en çok etkilenen sinirdir. Fasial sinir lezyonlarının büyük bölümü kendiliğinden düzelir ve herhangi bir tedavi gerektirmez. Diğer yandan, fasial sinirin tam kesileri genellikle cerrahi olarak explore edilirler, ancak cerrahinin zamanlaması tartışmalıdır.

Rinore yada otorenin şu demek oluyor ki burundan ve kulaktan beyin sıvısı gelmesi eşlik etmiş olduğu olguların tedavi edilmesi beklenir. Travmatik BOS sızıntıları, tipik olarak ilk 7 ile 10 gün arasında durur. Ancak bu tedavinin mutlaka beyin cerrahi kliniğinde nezaret altında yapılması gerekmektedir.

Beyin Laserasyonu (ezilmesi):

Beyin laserasyonu, kafaya alınan bir darbeye bağlı olarak deceleration, acceleration, rotasyon veya bunların birleşimi cevabında meydana gelir. İlk darbe esnasında, primer hasarı oluşturan nöronal ve aksonal yırtıklar meydana gelebilir. İntrakranial hematom, beyin ödemi, hipoksi, hipotansiyon, hidrosefalus ya da endokrin bozukluklar şeklinde, daha sonra ortaya çıkan herhangi bir komplikasyon, sekonder hasarı oluşturur.

Hafif şiddetteki kafa travmasına çoğu zaman primer beyin hasarı eşlik etmez ve nörolojik defisitler çoğu zaman geçici şuur kaybıyla sınırlıdır (concussion). Diğer taraftan orta ve ciddi kafa travmalarında, tipik olarak reversible yahut irreversible nörolojik defisitler görülebilir. Dahası, bu derecedeki bir travmaya çoğu zaman sekonder beyin hasarı da eşlik eder.

Birincil hasara yol açan darbeler intraparankimal kapillerleri, yüzeyel subdural köprü venlerini veya epidural arter ve venleri yırtacak kadar şiddetli olabilir ve sonuçta kan extravaze olarak hematom oluşabilir. Vazodilatasyon ve kan-beyin bariyerinin bozulması cevabında beyin ödemi görülebilir. Hipotansiyon ve hipoksiden meydana gelen iskemi, hücre ölümü ve sitotoksik ödeme yol açabilir. BOS’un kanla karışması, BOS emiliminin bozulmasına ve hidrosefaliye neden olabilir. Uygunsuz antidiüretik hormonun salınımı yada diabetes insipidius, sıvı ve elektrolit dengesini bozarak serebral ödemi daha da ağırlaştırabilir. Ayrı ayrı ya da beraber, bu değişiklikler, ICP’nin yükselmesiyle sonuçlanabilir.

Yükselen ICP serebral perfüzyon basıncını (CPP) azaltarak ikincil bir beyin hasarında rol oynar.

İntrakranial hipertansiyon kafa travmalarında prognozu etkileyen en mühim faktörlerden biridir. Bu nedenle, serebral perfüzyon basıncı düştüğü vakit beyinde sekonder yaralanmayı önlemek için agresif tedavi uygulanması zorunludur. Eğer mümkünse kaza yerinde, hava yolu kontrolü ve hiperventilasyon kullanılarak erken müdahale yapılmalıdır.

Hızlı klinik değerlendirme esastır. Her ne kadar reaksiyon vermeyen ve koopere olmayan hastalarda kapsamlı bir nörolojik değerlendirme zor olsa da travmalı hastalarda belli birtakım özellikler kritik önem taşır.

Baş ağrısı, letarji, veya fokal nörolojik defisit görülmeyen hastalarda kafa travması sonucu sekonder bir komplikasyon gelişmesi pek muhtemel değildir. Asemptomatik hastada görüntüleme incelemeleri genelde uygulanmaz. Buna karşı fokal nörolojik defisit olsun yada olmasın semptomatik hastalarda BT (bilgisayarlı tomografi) tetkiki yapılmalıdır.